Cuma, Ekim 02, 2009

Salı, Mart 17, 2009

bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm!


yokluk; denkleştirilen yediyüzelli kuruşla alınan poğaçayı, zay etmeden, yalayıp parmağını, kalan kırıntıları mıknatıs gibi çekerek yediğin çaresizlik.

Pazartesi, Ocak 05, 2009

o günden!


''hepimizin kendine özgü bir iç müziği vardır aslında,
karakterimize rengini, davranışlarımıza ritmini veren.
her insan ruhunda bir eksik parçayla doğuyor aslında,
ve ömrünü onu aramakla geçiriyor.
her hayatın öyküsü yazılmıyor ama her hayat bir yazının
hikayesi aslında.
nasıl inanmışız aşkın yaralayacağına, nasıl kanıksamışız bunu.
acısını mutlak bilip de mutluluğunu unutmuşuz adeta.
kapılar aralanıyor hayatımızda, kapılar kapanıyor.
o kapılardan girenlerle, gidenlerle çoğalıyor, eksiliyoruz.
sözlerimizle yaralıyor, sözlerle yaralanıyoruz;
her birimiz kendi yaramızı tanıyıp, unutmaya çalışıyoruz.
ve bekleyerek geçiyor ömrümüz.
ve avunuyor muyuz '' bekliyorsak yaşıyoruz'' tesellisiyle.''*

...

beklesek de beklemesek de geçiyordu ömür, istesek
ve istemesek de geliyordu ölüm.

...
tarih 2008'in ocak'ını 5 geçe kehanetlere inanarak yaşadığım
ve yaşadıklarımı bir kehanete bağladığım hayatım,
birini sevdim değişti.
tarih bugün, kendi müziğimizin ritminde ahenkle yol alıyoruz.
'es'lerin hakkını vererek,
son notamıza varana dek temennisiyle.




* rengin soysal'ın yazılarından derlemedir.


Cumartesi, Ocak 03, 2009

K' dan okumalar!


son bir yıldır tanıştığım, yükden ağır, pahadan hafif bir dergidir K.
düzenli takip edemesemde elime her aldığımda entellektüel açlığımı
fazlasıyla giderecek bir donanıma sahip. dergi yazarlarının elinden,
en ağır abi-ablalar bile öyle akıcı bir hal alıp, dile geliyorlar ki, size
tekrar tekrar okumayı sevdiriyorlar. sadece okumak da değil
en kalem tutmaz eli bile kağıtla buluşturuyorlar. ''yaşadıklarımdan
öğrendiğim birşeyler var'' der ya şair işte benimde K'dan öğrendiğim birşeyler
oluyor hep. en son pakize barışta'nın yazısıyla bunca zaman okuduğum şiirlerin
hakkını veremediğimi öğrendim.üstelik etrafımda şiirle hemhal bir dolu güzel insan
olmasına rağmen. ben sadece okuduğum dizelerde benden izler arardım, duygularımdan,
bana tercüman olmasını, dillendiremediklerimin sıkıntısından beni kurtarmasını umarak okurdum. bu konuda seçici olduğumuda düşünürüm üstelik öyle bir kaç imgeden bir kaç güzel sözün biraradalığından ibaret şiirler de değildi okuduklarım ama bundan çok fazlası olabildiğini
farkettirdi bana. K ' da şöyle der;
yedi sanat sıralaması içinde yer alan şiir, edebiyatın öncü dalı olarak kalmıştır her zaman.
bir toplumun değişim ve dönüşümlerini; eski ve yeni arasındaki farklılıkları en net ve duyarlı olarak hem hissettiren hem de kanıtlayan bir üst düzey hassasiyettir şiir.
değişimin nabzı şiirde atar.
yeniliği ilk keşfeden yine şiirdir. bir toplumu tanımak için her şeyden önce şiirini tanımak gerekir.bu açılardan bakıldığında toplumun vicdanıdır aslında şiir.
bu kadar sözden sonra bir şiir okumak farz oldu :)

hiçbirşeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar;
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar miteessir değildi
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı allahın adını
günahkarda sayılmazdı
yazık oldu süleyman efendiye.( orhan veli)
ve gönlümün şairinden :)

hiçin hazzında
............

sözü bitirmek
bütün oyunların
sağır eden
uğultusundan
çekilmek istiyorum
yatağıma

insan biraz da
sürdüğü izde
kaybolandır
hiç'in hazzında.(adem akıncıoğlu)

Cuma, Haziran 27, 2008

dokunuş perisi


ben hayatta en çok seni sevdim...

Salı, Haziran 24, 2008

Pazar, Haziran 22, 2008

hüseyin emir'e...

bir yıl önce tam bugün aldım, aylarca duymaya korktuğum haberini. kısacık ömrüne son bir kez daha yılın en uzun gününü sığdırdı, ama uzun yaşayamadı arkadaşım. yazmak istediğim çok şey var onunla ilgili; kendi dışında herkese değer verdiğinden, gülerken bile hüznü onu ele verdiğinden,
halkların kardeşliği için verdiği savaştan ve daha nicelerinden...
ama, en çok onun için son bir kez daha yapamadıklarımdan...
hâlâ yaşadığına inanmak istediğimden, ailesinin acısıyla yüzleşemediğimden, cenazesine gidemediğimden, aklıma her geldiğinde, ne halde olduklarını merak ettiğim halde, onları aramayışımdan, arayamayışımdan...
diyemedim başınız sağ olsun diye. başları sağ olsa da yüreklerinin sakat kaldığını bildiğimden belki. bu sözün gideni değersizleştirecek olduğunu düşündüğümden belki. ''o gitti, siz sağ kalın''!
böyle zamanlarda öte dünyanın varlığına inanmayı çok istiyorum. var olduğuna ve bizi oradan görebildiğine... (bizi merak ettiğini, özlediğini düşündüğümüzden midir yoksa onu unutmadığımızı bilsin diye mi böyle istememiz?) orada iyi olduğuna, cennette olduğuna, orada mutlu olduğuna inanmak istiyorum. çocukça, biliyorum! bildiğim tek şey var: onu çok özlediğim. varsa bir cennet cehennem; mekanın cennet. bundan eminim.
sevgilerimle canım arkadaşım...